Bekir'in Kadınları - 13. Bölüm - Kaynananam A

Sigaramdan derin bir nefes çekerken. Karım ve Mehmet salona geldiler. Giyinmişlerdi. Karım

“Neydi o Bekir?” diye sordu. Anlamamış gibi

“Ne neydi Hanife?” diye sertçe cevapladım.

“Annem dedin. Yoksa Emine anneyi mi hayal ettin sen?”

“Yok daha neler. Öylesine ağzımdan çıktı.” Diye çıkıştım karıma. Ama yalandı. Az önce siktiğim beden karımın olsa da aklımda hayalimde siktiğim kadın annemdi. Amına döllerimi akıtırken aslında annemin amını döllerimle doldurduğumu hayal etmiştim. Şimdi utanç içinde reddetmeye çalışıyordum.

“Ortak…” deyince başımı kaldırıp Mehmet’e baktım. Gözlerimden aklımdakileri okumuş, gerçeği anlamıştı. “Hanife hadi bize kahve yapsana” dedi Mehmet.

“Ne?” diye soran karıma “Canım kahve yapta içelim” diyerek karımı mutfağa yolladı. Odada ikimiz kalmıştık. “Kendimi çok kötü hissediyorum. Hanife’yi değil de sanki annemi sikiyordum az önce. Ortak çok utanıyorum. Ne yapacağım şimdi ben?” bira şişesini kafasına diken Mehmet

“seni gayet iyi anlıyorum ortak. Sana bazı şeyler anlatmıştım hatırlarsan. Tabi anlatmadığım şeyler de oldu.” Tam konuşacaktım ki, “sus dinle ne soracağını biliyorum? Evet siktim. Ne zaman annemi o adamla sikişirken görsem içimdeki annemi sikme isteği gittikçe büyüyordu. Kendimden tiksindiğim anlar bile oldu ama bu beni durdurmadı. Sonunda annemi ikna ettim. İkimiz içinde çok zor olmuştu ilk başlarda ama sonra doğal gelmeye başladı. Yani diyeceğim bekleyeceksin doğru zamanı… iyi düşün ve doğru kararı ver çünkü hayatın artık asla eskisi gibi olmayacak. Bu karını başka bir adamla paylaşmakla aynı şey değil. Rahat ol her şeyi akışına bırak.” Dedi. Yalnız olmadığımı bilmek içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Nihayetinde bu ensest bir ilişkiydi ve toplumun kesinlikle kabul etmeyeceği yasak bir şeydi. Tabi bir o kadar da tahrik edici ve zevkli…

Birkaç gün sonra beklemediğim bir anda gelen telefonla şaşırdım. Arayan kaynanam Aminenur’du. Benimle görüşmek istiyordu. Konuşacakları olduğunu söyledi. Alnıaçıklardan aldığı malzemeler olduğunu, taşımam için bana ihtiyacı olduğunu söyledi. Kaynanamın bahsettiği marketin oraya geldim ve aradım kendisini. Markette buluştuk. Oldukça fazla yiyecek sebze, meyve almıştı. Selamlaştık halini hatırını sordum, sonra da

“Anne, bunlar ne?” dedim. Market arabasındakileri göstererek “Hiç yavrum, öteberi aldım biraz…” dedi gülümseyerek… kaynanama yardım ettim poşetleri arabaya kadar taşıdım. Kaynanam en az annem kadar kurnaz ve akıllı bir kadındı. Bugün biraz farklıydı kaynanam. Açık gri renkli ince pardösüsü vardı üzerinde. Başını ise büyük ve parlak siyah bir türbanla bağlamıştı. Tanıdık bir parfüm arabanın içini kaplamıştı.

“Anne, nasılsın?” “İyiyim oğlum iyiyim. Sende iyisin değil mi?” diye sordu imalı imalı arabayı çalıştırırken. Kaynanam

“işlerin nasıl? Ortağın nasıl?” diye sordu. Ortağımı sorması garibime gitmişti.

“İyi anne çok şükür.”

“Vallaha şu ortağına bir teşekkür edemedik. Sayesinde Sümeyye’nin eli para gördü. Allah ondan razı olsun, iyi ki o işi bulmuş.” Kaynanamın dilinin altında bir şeyler vardı. Bunu da birazdan öğrenecektim. Kaynanam

“Hadi anlat bakalım yavrum?” diye sorunca,

“Neyi anne?” diye cevapladım. Yılların kurdu kaynanam,

“Ben anlarım oğlum, sen anneni başkalarıyla karıştırma!” dedi sağ bacağıma ufak bir şaplak atıp. Ara ara bana yan gözle bakıyordu, bu bakışlarında altında bir şeyler vardı. Sonunda dayanamayıp,

“Hayırdır anne, niye öyle bakıyorsun?” dedim gülerek.

“Bekir oğlum, hadi anlat bakalım” diye yineledi birazda sert bir ses tonuyla. Kısa bir sessizliğin ardından,

“Bu kızlarımdaki haller ne oğlum? Sümeyye sizden çıkmıyor…” diye sordu. Şimdi yandık dedim içimden.

“Ne olacak anne, bacısını özlüyor geliyor” dedim. Kaynanam,

“Onu demiyorum oğlum. Bu kızlar ellerinde pahalı telefonlar. Başlarında pahalı eşarplar. Tamam Asaf işe başladı. Senin de ortağın var…Nerden geliyor değirmenin suyu” diye sorunca,

“Anne işler iyi. Birde ortak destek çıkıyor.”

“Seni anladık ortak sana destek çıkıyor ya bu Sümeyye? Ona da mı destek çıkıyor? Yoksa bu ortak her şeye mi ortak?” diye garip bir soru sordu başını sağa sola sallayarak. Kaynanamın dilinin altında bir şeyler vardı. Acaba bir şeyler mi biliyordu? eğer öyleyse kimden öğrenmişti? Hanife? O olsa bana söylerdi. Yoksa baldız mı? aklımda bu sorularla sessiz kaldım. Hiç cevap vermedim, söyleyecek bir şeyim de yoktu zaten. Ben sessiz kalınca kaynanam de başka bir şey demedi. Sadece anlamsızca gülümsüyordu. Bu arada eve gelmiştik. Elimdeki poşetleri taşıyarak salona geçtik. Kaynanam salondaki çekyata oturdu,

“Off anam off… yoruldum… Gel şöyle hele!” dedi yanını gösterip. Yanına oturdum, kaynanam anlamsızca gülümsüyordu.

“Ne oldu anne, hayırdır?” dedim. Bir elini omzuma koydu.

“Biliyom oğlum herşeyi biliyom…” dedi yine gülümseyerek.

“Anne neyi biliyon açık açık konuşsana” dedim.

“Sümeyye anlattı oğlum herşeyi anlattı. Seni Hanife’yi senin ortağı. Hepsini anlattı” şaşkınlıkla itiraz ettim.

“Anne Sümeyye ne dedi bilmiyom ama hepsi yalan” dedim.

“Kızlarım bana hiç yalan demez oğlum. Biraz sıkıştırdım yosmayı herşeyi dedi bana. Kızmadım oğlum sırrınız bende mezara benimle gider oğlum. O dümbük Asaf’ı hiç sevmedim. Hiç gün yüzü göstermedi kızıma. Ama Hanife’m öyle mi… iyi ki sana vermişim. Seni hep sevdim. Olmayan oğlum oldun bana.” Biraz utanmıştım. Kaynanam yaşadığımız bu karışık hayatı onaylıyordu. Birden sol elini göğsüme koydu. Biraz daha bana doğru kaydı. Aramızda mesafe kalmamıştı.

“Nasıl da utanırmış… utanma oğlum. Öğrendim kızlarım çok rahatmış hallerinden. Her bir istedikleri oluyormuş. Daha ne isterim ki? Kızlarım mutlu sen mutlu… Ah… ah… biraz daha genç olaydım keşke.” Kaynanam gittikçe garip davranmaya başlamıştı.

“Hayırdır anne ?” dedim göğsümdeki elini tutup çekerken.

“Konuşuyoruz oğlum. Ana oğul konuşuyoruz.” Sonra da beni şok eden cümle çıktı ağzından.

“Beni de yap oğlum!” dedi titreyen bir sesle.

“Anne, ne diyorsun sen?” dedim.

“Duydun oğlum!” dedi yine ve elini göğsüme koydu tekrar. “Ne demek bu?” dedim. Kaynanam mavi gözlerini gözlerime dikip,

“Babanla artık karı koca değil bacı kardeş olduk yavrum. Senelerden beri bana elini sürdüğü yok. Beni de yapın oğlum aranıza alın!” dediğinde işin rengi açığa çıkmıştı.

“Anne, manyak mısın sen?” dedim ve elini geriye ittim yine. Ancak kaynanam çok sakindi.

“Niye yavrum, beğenmedin mi yoksa beni?” dedi.

“Ya delirdin mi sen?” dedim. Ancak bu esnada yarağımın sertleştiğini fark ettim. Kaynanam,

“Korkma ana oğul değiliz. Damadımsın. Bize nikah bile düşer. Kocamdan yana şansım yok, ama içimdeki yangınım çok büyük oğlum, çok büyük. Duramıyorum artık, yanıyom, anladın mı yanıyom! Sümeyye herşeyi anlattı oğlum. Beni geri çevirme.” dedi ve yeniden elimi tutup pardösünün üstünden memelerine götürdü. İnce pardösünün altında sanki bir şey yoktu, dolgun ve yumuşak memelerini olduğu gibi hissediyordum. Bu dokunuşlarla birlikte yarağımdaki hareketlilik daha da artmıştı.

“Kimse bilmez yavrum, kızlarımı sikiyorsun beni de sik. Sen yapmazsan başkası yapacak yavrum. Çok günah olduğunu biliyom, ama dayanamıyorum artık.” dediğinde elimi çektim hızla,

“Anne ne diyorsun sen!” dedim. Ayağa kalkmak isterken elimi tuttu yeniden,

“Erkeksizlikten kafayı yedim!” dedi gülümseyerek. Ardından da elimi bırakıp pardösünün üst düğmelerini açtı tek tek. İçine pembe renkli bir bluz giymişti. Bluzun altında memelerinin şişkinliği daha da belliydi. Bluzu alttan tutup yukarı çektiğinde iki koca memesi çıktı meydana, sutyen takmamıştı. Memeleri pamuk gibi beyazdı, yaşından dolayı sarkmıştı biraz. Açık kahve renkli büyük meme başlarının ortasında koyu kahve meme uçları vardı. Yarağımın sertliği pantolonun önünde şişkinlik yaratmıştı artık. Kalbimin atışları tavan yapmıştı. Kaynanam benden kendisini sikmemi istiyordu. Bluzunu açmış o halde bana bakıyor ve memelerini göstermeye devam ediyor, beni ikna etmeye çalışıp konuşuyor,

“Altı sene oldu oğlum, altı sene. Altı senedir babanın eli elime değmedi. Götürmediğim hoca, yedirmediğim macun kalmadı, ama hiçbiri kar etmedi. Hiçbiri işe yaramadı. Eczaneden ilaç aldım, o utanıp alamadığı halde ben kadın başıma gidip aldım. Ama gene de olmadı yavrum, gene de olmadı. Tık yok adamda. Yandım kavruldum artık, anladın mı yandım kavruldum…” diyordu. Karşımdaki kaynanamdı ama karşı gelemiyordum. Yanına oturduğumda kaynanam sonucun nereye gideceğini anlamıştı. İsteği galip gelmiş, beni yenmişti. Sağ elimi tuttu ve çıplak memelerine götürdü. Elim memelerine değdiği anda,

“Ohhh…” diye derin bir inilti çıktı dudaklarından. Yıllardan beri böyle bir anı beklediği çok belliydi. Kayınbabamın iktidarsızlığı kaynanamı bu hale getirmişti. Memeleri ateş gibiydi. Kaynanam,

“Yanıyorum!” derken doğru söylüyordu. Benim yapabileceğim tek şey o ateşi söndürmek olacaktı… Kaynanam annemden iki yaş büyüktü, 52 yaşındaydı. Orta boylu ve hafif kilolu, etine dolgun ve yaşına rağmen güzel sayılacak bir kadındı. Maviydi gözleri ve beyaz tenliydi. Her zaman bol ve kapalı giysiler giyer, başını örtmeden sokağa çıkmazdı. Benim yanımdayken bile başını açmazdı. 16 yaşındayken evlenmişti. Evlendiklerinde kayınbabam 25 yaşındaymış, yani aralarında 9 yaş fark vardı. Memelerini avuçlamaya devam ederken kaynanamın hafiften iniltileri devam ediyordu. Yarağımdaki hareketlilikse son sürat bir hızla ilerliyordu.

“Nerde büyüttün sen bu memeleri böyle?” diye sorunca, kaynanam,

“Senin gavat baban şimdi elini sürmez oldu ama esk**en ellemesini çok severdi!” dedi. Etli meme uçlarını parmak uçlarımın arasına alıp sıktım. Meme uçları sıktıkça irileşmeye başlamıştı. “Kızlarım senden çok memnun kalmış!” dedi memelerinde gezinen elimi tutarken.

“Nasıl yani?” dedim şaşkınca.

“Çok memnun kalmış, çok rahatlatmışsın ikisini de! Hanife’me sorardım. Açık açık anlatmazdı ama iyi derdi. Sonra Sümeyye’m de dedi, Bekir abim çok iyi sikiyor diye.” dedi ve elime bastırdı. İri ve dolgun memeleri avucumdan taşıyordu. Kaynanamın isteğiyle daha çok bastırmaya başladığımda,

“Ihhh, ımmm…” diye derinden iniltiler çıkarttı gözleri kapalı halde. Dudaklarını ısırıyor, inliyor, elimi sıkı sıkı tutup kendine bastırıyordu durmadan.

“Karını memnun ediyorsun Sümeyye’yi de memnun etmişsin, beni de memnun et, benim de ihtiyacım var…” deyip duruyordu fısıltılı bir sesle. Sümeyye, onları nasıl siktiğimi anlatmıştı annesine. Kaynanamın göğsü şiddetli bir halde inip kalkıyor, gözleri kapalı halde,

“Sen beni memnun et ben de seni ederim aslanım… Annen kurban olsun sana… Boş bırakma beni… baban çok boşladı beni, çok boşladı… Yanıyor annen aslanım, yanıyor…” diyerek sanki uykusunda sayıklıyordu. Omzundan tutup geriye doğru bastırdığımda gözlerini açtı. Sonra annemi itince kendini biraz geri çekip sırtüstü uzandı çekyata. Gri pardösüsünü yakasından tutup açtım iyice ve bluzunu da yukarı sıyırdım. Üzerine uzanır gibi eğildim ve meme uçlarını emmeye başladım. Kaynanamdan derin ve hırıltılı bir,

“Ohhh…” iniltisi gelirken dilim ve dudaklarım etli meme uçlarıyla meşguldü. Meme uçlarını emdikçe kaynanam aldığı hazla kendinden geçiyordu. Sol eli saçlarımda, sırtımda gezinirken hırıltılı iniltileri de azalmadan sürüyordu. Memelerini alttan kavradım her iki elimle, bir sağ memesini bir sol memesini emiyordum. Dilimin ucu meme uçlarında gezindikçe kaynanam zevkten uçuşa geçmiş gibiydi. Uzun uzun emdiğim memelerini tutup yüzüme sürdüm sonrasında. Memelerinin arasındaki boşluğa gömdüm yüzümü. Sümeyye’nin parfümünün kokusunu net bir şekilde alıyordum. Kaynanam sanki parfümü sadece boynuna değil memelerine de sıkmıştı. İki elini ensemde hissettim. Güçlü elleriyle bastırıyordu, başımı kaldırmamı istemiyor, memelerini emmeye, yalamaya devam etmemi istiyordu. Bembeyaz memeleri biber gibi kızarana kadar emdim, dilledim, yaladım, meme uçlarını ısırdım. Kaynanamın zevk dolu inlemeleri çekyattan ara ara gelen gıcırtılara karışıyordu. Yarağım şişmiş, sertleşmiş ve pantolonumu zorlar hale gelmişti. Kaynanam birden durdu ve beni üzerinden attı.

“Hadi sen odaya geç bende geliyorum.” Dedi. Hızlıca kaynanamın yatak odasına geçtim. Odada her şey yerli yerinde duruyordu. Eski zamanlardan kalma sarı pirinçten bir karyolaydı kaynanamın yatağı. Köşede, pencerenin yanında tekli bir koltuk vardı. Pencerelerde salondakiler gibi kalın kadife perdeler vardı, içerisi yarı karanlık ve serindi. Yatağa uzandım ve kaynanamı beklemeye başladım. Birazdan odanın kapısı açılıp, kaynanam içeri girdi. Geniş yatağın ucuna doğru kaydım, kaynanam yanıma uzandı. Bir eli göğsümde gezinmeye başladı hemen sonra. Karşılık vermediğimi görünce,

“Ee, ne oldu yavrum, niye öyle odun gibi duruyon?” dedi şaşırmış gibi.

“Yok, üşümüşüm biraz, ondandır…” dedim.

“Ben seni ısıtırım yavrum, sen hiç merak etme!” dedi kaynanam hafiften gülerek. Ardından pardösünün bir düğmesini açtı ve elimi tutup iki düğme arasında kalan boşluktan içeri soktu. Elimin yeniden memeleriyle buluşmasının verdiği hazla kaynanamdan hafif bir inilti çıktı. İri memeleri sol elimin avucundaydı, ince bluzun altındaki meme uçlarını kolayca hissedebiliyordum. Yan döndüm biraz, bluzunu yukarı sıyırdım. Elim çıplak etine değdiği anda kaynanamın inlemesi çoğaldı. Gözleri kapalı halde dudaklarını ısırıp emiyordu. Sağ memesini pardösünün iki düğmesi arasındaki bir karışlık boşluktan çıkardım dışarı ve deli gibi emmeye başladım.

“Ahhh, ımmm, uhhhh…” şeklindeki yüksek perdeden inlemeleri büyük ama sessiz yatak odasını çınlattı. Meme ucunu vakumlayıp içime çekiyordum durmadan. Kaynanamın sol eli saçlarımda, ensemde gezinirken sağ elini aşağıda, yarağımda hissettim. Kot pantolonun üzerinden sertleşmiş yarağımı okşuyordu. Büyük yatağın üzerinde yan yana yatmış halde kaynanamla sevişiyordum. Dolgun sağ memesi ağız boşluğumu dolduruyordu. Etli meme ucu daha da şişmiş, büyümüştü kısa sürede. Bu arada kaynanamın sağ eli kasıklarımda, yarağımın üzerinde gezinip duruyordu. İniltileri de çoğalmış, ara ara,

“Sik beni, sik, hadi, gir içime, sik…” demeye başlamıştı. Kaynanam çok sabırsızdı, beklemeye, sevişmeye vakti yoktu sanki. Bir an önce yarağımı amına sokmamı istiyordu. Saniyeler birbirini kovalarken, “Immm, ahhh, hadi sok artık, sok şunu, hadi…” dedi emreden ve yüksek bir sesle. Yarağım pantolonun altında sertleşmişti iyice. Memesini emmeyi bıraktım. Pantolonun kemerini çözüm. Yataktan kalkmadan pantolonu çıkardım ayağımdan. Yarağımın kafası külotumdan dışarı çıkmıştı. Kaynanam yarağımı görür görmez sağ elini külotumun içine soktu.

“Uhhh, çok güzel, devam et, okşa, okşa…” dedim heyecanla. Ben de açıkta duran sağ memesini emmeye başladım yeniden. Kaynanamın hırıltılı ve derinden iniltilerinin arasında fısıltıyla söylediği,

“Demir gibi olmuş sikin, demir gibi…” sözleri geliyordu kulağıma. Azgınlık her ikimizin de başına vurmuştu. Kaynana ve damat değil, bir erkekle bir kadındık o anda. Birbirimizi doyuma ulaştırmaktı tek amacımız. Birazdan yarağım amına girecek, onu çatır çatır hayvan gibi sikecektim. Memesini emmeyi bırakıp dizlerimin üzerinde doğruldum. Ben kazağımı çıkartırken külotumdan taşıp öne doğru uzamış kalın bir sopaya benzeyen sikimi tuttu kaynanam. Külotumu aşağı sıyırdı biraz, sağ eli yarağımın üzerinde gidip geldi bir süre. Bu sırada mavi gözlerini gözlerime dikmişti.

“Ağzıma alayım mı?” dediğinde şaşırdım.

“Sen biliyor musun ağzına almasını?” diye sorduğumda,

“Ne sandın sen beni?” dedi soruma kızmış gibi. Kaynanam hafifçe doğruldu, biraz öne kaydı ve sol dirseğiyle yataktan destek alıp yarağımı aldı ağzına. Dudakları yarağımın kafasına değdiği anda derin bir inilti çıkardım. Kaynanamın etli dudakları yarağımın kafasında geziniyordu. Harika bir duyguydu bu. Kaynanam yarağımı deli gibi emiyordu. Ancak Sümeyye veya karım gibi işin ustası olmadığını anladım hemen. Kaynanam sadece yarağımın kafasını alıyordu ağzına. Onlar gibi gırtlağına kadar sokup çıkartmıyordu. Yine de çok güzeldi, çok hoşuma gidiyordu. Açıkta duran sağ memesini tutup sıkmaya başladığımda kaynanam yarağımı emmeyi bırakıp,

“Yapsana böyle, çok güzel!” dedi. Memesinin ucunu parmak uçlarımın arasında sıkarken yeniden yarağımın kafasını aldı ağzına.

“Iğmmm, oğmmm, aoğmmm…” diye diye çıkardığı sesler eşliğinde güzel bir sakso çekiyordu kaynanam. Memesinin ucunu sıkmaya, memesini avuçlamaya devam ediyordum onu daha çok memnun edebilmek için. Kaynanamın sadece yarağımın kafasında gezinen dudakları, zaman zaman değdirdiği dili beni patlamaya hazır bir bombaya çevirmişti kısa sürede. Sol elim memelerinde gezinirken sağ elimle başını, yanaklarını okşuyordum. Büyük ve parlak siyah türbanının üzerinde renkli toplu iğneler vardı. İpek eşarbın üzerinde elim yağ gibi akıyordu. İnlemelerimin arasında,

“Devam et, çok güzel, çok iyisin, çok güzel…” deyip duruyordum. Kaynanam sözlerimden memnun kalmış gibi hızlı hareketlerle başını öne arkaya oynatıyordu. Kendimi kasıyor, erkenden boşalmamak için zorluyordum. Ama kaynanam yarağımı ağzına almaya devam ettikçe bunun pek de mümkün olmadığını biliyordum.

“Anne yeter boşaltacaksın beni!” dedim ama kaynanam beni duymamış gibiydi. Başını hızlı hızlı oynatmaya başlamıştı şimdi.

“Anne dur, yoksa ağzına gelicem!” dedim biraz daha yüksek sesle. O zaman başını kaldırıp baktı,

“Ne oldu yavrum?” dedi. Yarıda bıraktığı işe devam etmek istediği çok belliydi. Yarağımdan akan zevk sıvıları tükürüğüyle birleşip dudaklarını ve çenesini ıslatmıştı.

“Uzan, ben de seninkini yalayayım!” dediğimde şaşkın ama neşeli bir halde baktı.

“Nasıl olacak o yavrum?” diye sordu.

“Sen uzan şimdi, bana bırak!” dedim ve ayağa kalktım. Kaynanam de kalktı hızlıca ve üzerindeki pardösünün kalan düğmelerini açtı tek tek. Altına kahverengi, ayak bileklerinin üzerine gelen pileli bol bir etek giymişti. Lastikli eteğini sıyırdı aşağı ve çıkardı ayağından. Ten renkli, tül gibi ince ve kalçalarına kadar gelen bir çorap giymişti. Çorabın kalın ve sıkı lastikleri kalçalarını sıkmıştı. Çorabı sıyırdı bacaklarından ve çıkardı. Un gibi beyaz, dolgun ve parlak kalçaları, bacakları çıktı meydana. 52 yaşında bir kadın için hiç de fena sayılmayacak fiziği vardı kaynanamın. Kırmızı, pamuklu bir külot giymişti. Öyle durduğunu görünce,

“Hadi, onu da çıkarsana, ne duruyorsun?” dediğimde gülümsedi. “Utandım!” dedi ama külotunu indirmekten de geri kalmadı. Kırmızı külotunu ayaklarından çıkardığında belden aşağısı çıplak halde karşımda duruyordu kaynanam. Amında ve kasıklarında bir gram kıl yoktu. Amının derin yarığı, etli ve sarkık ama bir genç kızınki gibi pembe am dudaklarıyla kaynanam tam sikilmelik bir kadındı.

“Tıraş olmuşsun?” dediğimde, “Ben her zaman tıraşlıyım!” dedi gülerek. Sonra da ben bir şey demeden etrafında döndü. Dolgun göt yanakları sallanıyordu bu dönüşü esnasında. Şimdi üzerinde sadece pembe renkli uzun kollu bluzu ve siyah türbanı kalmıştı. Türbanın ucunu tutup,

“Bunu da açayım mı? Sümeyye’m böyle seviyor dediydi de” diye sorduğunda,

“Öyle… severim. Benim ortakta sever…! kalsın başında” dedim. Ardından yatağın üzerindeki pikeyi ve onun altına serdiği kalın battaniyeyi kaldırdı. Parlak mavi kumaşla kaplı kalın yorganı da kaldırınca yün yatak çıktı meydana. Nerdeyse bir buçuk metrelik kalın bir yastık vardı yatağın üzerinde. Kenarları yorganınki gibi parlak mavi, üzeri ise beyaz işlemeli kumaştandı. Senelerce bu uzun yastıkla yatmışlardı kayınbabamla beraber. Şimdiyse kısmet benimdi. Kaynanam yatağa uzanıp yorganı üzerine çekerken ben de çırılçıplak kalmıştım. Çıplak olunca içerinin serinliğini daha fazla hissettim. Hemen yatağa girdim ve yorganı üzerime çektim ve kalın yorganı kaldırdım.

“Şu bacaklarını aç, ayır iyice!” dediğimde kaynanam iki yana açtı bacaklarını ve dizlerinden bükerek kendine çekti. Manzara çok güzeldi. Kaynanamın tıraşlı, kılsız amı tam ağzıma layıktı. Bacaklarının arasına uzandım boylu boyunca. Ayaklarımı karyolanın demirleri arasından çıkardım rahat edebilmek için. Kaynanam meraklı ve şaşkın gözleriyle bakıyordu. Üzerindeki mor bluzunu yukarı sıyırdı yeniden ve memelerini çıkardı meydana. Eğildim ve tıraşlı amının derin yarığına dilimin ucuyla dokundum. O anda kaynanamdan, “

Iğhhh…” diye derin bir inilti çıktı. İki elimle kavradım kasıklarını ve başparmaklarımla amının yarığını ayırdım. Etli, pembe am dudakları tüm ihtişamıyla açılıverdi. Dilim am dudaklarıyla buluştu bu kez. Kaynanamın derinden gelen iniltisi küçük bir çığlığa dönüştü bu hareketimle. Bir dondurmayı yalar gibi amını yalamaya başladım. Şampuan kokusunu alıyordum kolayca. Kaynanamın amı gerdeğe girecek bir gelininki gibi tertemizdi. Kaynanamın amına kayınbabamın yarağından başka giren bir yarak olmamıştı. Üstelik son altı yıldır o bile girmiyordu. Ve şimdi o amı dilimle yalıyordum. Etli ve pembe am dudaklarını vakumladıkça aynı meme uçları gibi şiştiklerini, büyüdüklerini fark ediyordum. Kaynanamın,

“Yanıyorum!” derken ne kadar haklı olduğunu dilimin amının içiyle ilk temasında anladım. Bir volkan gibiydi amının içi ve sanki içinden kızgın lavlar çıkacaktı her an. Dilimi olabildiği kadar ileriye uzatıyordum amının içinde. Kaynanamın yüksek perdeden, derin derin çıkardığı iniltiler odanın içini çınlatıyordu.

“Ağhhh, ohhhh, uhhhh…” sesleri birbirine karışıyordu durmadan. Amının içi sıcaklığının yanında aynı zamanda bir sünger gibi ıslaktı. Ve dilim içinde gidip geldikçe, sağa sola hareket ettikçe bu ıslaklığı fazlasıyla hissediyordum.

“Anne şu yastığı versene!” dediğimde, kaynanam,

“Ne annesi ulan, sikerim anneni senin!” dedi iniltilerinin arasında. Sözleri beni güldürürken başını kaldırıp altındaki uzun ve kalın yastığı uzattı. İki eliyle yataktan destek aldı ve götünü kaldırdı epeyce. Hemen yastığı belinin altına koydum. Kaynanam götünü yavaşça indirdiğinde yastık tam belinin altına gelmiş ve götünü havaya kaldırmıştı. İstediğim pozisyon tam olarak buydu. Yeniden başparmaklarımla ayırdım amını. Açılan boşluktan soktum dilimi. Kaynanam,

“Ağhhhh…” diye güçlü ve hırıltılı bir inilti çıkardı o anda. sıcak, sünger gibi ıslak amını dillemeye, dilimle sikmeye başladım. Ağzım amıyla bir bütün olmuştu bu pozisyonda. Dilimi içinde oynatırken dudaklarını ve etli bızırını vakumlayıp içime çekiyordum. Kaynanamın amının yapışkan ve koyu kıvamlı zevk sıvıları küçük bir çeşme gibi ağzıma akıyordu sanki. Kalçalarından tuttum ve biraz kaldırdım geriye doğru. Göt deliği daha da açığa çıkmıştı şimdi. Göt deliği de amı pırıl pırıldı. Sonra dilimi bu kez göt deliğine dokundurdum. “Ne ediyon yavrum?” dedi iniltilerinin arasında.

“Götünü dilliyorum!” dediğimde,

“Niye?” dedi. Bunu yapmama şaşırmıştı.

“Hoşuma gidiyor, senin gitmiyor mu?” dedim ve yeniden göt deliğini dillemeye başladım. “Gidiyor ulan, gidiyor, çok gidiyor…” dedi uykusunda sayıklar gibi. Başparmaklarımla amından sonra göt deliğini ayırdım. Göt deliğinin ağzı hafiften kararmıştı ama içi tıpkı amında olduğu gibi kızıl bir renkteydi. Dilimin ucu göt deliğine girdikçe kızgın bir demirle dövülmüş gibi yanmaya başladı. Kaynanamın içinde kızgın lavlar kaynıyordu. Amı ve göt deliği bir volkan ağzıydı, kızgın lavlar o deliklerden dışarıya, dilime ve dudaklarıma akıyordu. Boylu boyunca uzanmıştım, kaynanamın kalçalarını kavramış ve onu havaya kaldırmıştım biraz. Sonra dizlerimin üzerinde dörtayak pozisyonu aldım ve kaldığım yerden devam ettim. Kaynanamın amı ve göt deliğiyle meşgul olunca erkenden boşalmak benim için sıkıntı olmaktan çıkmıştı. Aklım sadece ağzımın, dilimin ucundakilerdeydi. Bir amını bir göt deliğini dilliyor, emiyordum durmadan. Amının koyu, yapışkan sıvıları ile ıslanan dilimi göt deliğine sokup temizliyordum. İkisi arasındaki ince boşlukta gezdirdim dilimi. Bir dondurma gibi yaladım. Kaynanam bundan büyük keyif alıyordu. Zaman zaman belini ve götünü oynatıyor, iniltilerinin arasında bana küfürler ediyordu. Ama bunlar tatlı, hoşuma giden küfürlerdi. Beni daha da gaza getiriyordu kaynanam ettiği küfürlerle. Karyoladan gıcırtılar geliyordu. Am dudakları şişmişti. Bızırını dilledikçe kaynanam belini kaldırıp indirerek altındaki kalın yastığa şiddetle vurdu birkaç kez. İçerinin serinliğine karşın sevişmenin zevki ve ateşiyle ısınmıştım. Kaynanam de aynı benim gibiydi.

“Domalsana” dediğimde kaynanam ses etmeden çabucak doğruldu ve dörtayak üstüne domaldı hemen önümde. Büyüleyici, nefes kesen bir manzaranın karşısındaydım. Kaynanamın süt gibi beyaz, dolgun göt yanaklarının arasında derin göt yarığı uzanıyordu. Amı kasıkları göt yarığı pırıl pırıl tüyden eser yoktu. Ellerimle ayırdım göt yanaklarını. Küçük göt deliği karşımdaydı yine. Kaynanamın heyecanlı olduğunu göt deliğinin ağzındaki kasılmalardan görebiliyordum. Deliğin ağzı kıpır kıpırdı, bir açılıyor, bir daralıyordu. Ağız dolusu tükürüğümü bıraktım deliğin üzerine. Tükürüğün bir kısmı delikten içeri girerken büyük kısmı amına doğru akıyordu. Göt deliğinin ağzında kalan tükürüğümü suya hasret kalmış gibi emmeye başladığımda kaynanamın dolgun göt yanakları taş kesildi bir anda.

“Anne rahat ol, kasma kendini!” dediğimde, “Ne annesi ulan pezevenk!” dedi sinirle. Kendisine o anda anne dememden hoşlanmıyordu ama sonuçta o benim kaynanamdı. İsmiyle hitap edecek değildim. Bu küfürleri beni neşelendiriyordu. Dilimi çıkardım iyice ve göt deliğine sokup çıkartmaya başladım. Amın içine giren bir yarak misali dilimi kaynanamın göt deliğine sokuyordum. Kaynanam deli gibi, hırıltılar eşliğinde inliyordu. İki eliyle yataktan destek almıştı ve zaman zaman başını yana çevirip bana bakmaya çalışıyordu. Ama halen başında duran türbanı beni görmesine engeldi. Ben de burnunun ucunu ya da çenesini görebiliyordum sadece. Koca memeleri sarkmıştı bu pozisyonda. Sağa sola hareket ettikçe, götünü oynattıkça memeleri içi sütle dolu inek memeleri misali oynuyor, sallanıyordu. Azgınlığım her geçen saniye artmaya, çoğalmaya başlamıştı. Dilimin ucundan sonra ağzımı götüyle buluşturdum. Göt deliğini ağzımla ısırıp parçalamak, yutmak istiyordum sanki. Yarağım kalın bir sopa gibi sallanıyordu önümde. Zevk sıvıları akıyordu kafasından. Kaynanamın saksosuyla da epeyce ıslanmıştı zaten. O ara kaynanamın,

“Sik ulan artık sik…” demesiyle götüne sağlam bir şaplak attım. “Napıyosun?” dedi kaynanam sinirli bir sesle.

“Sen şimdi görürsün…!” dedim neşeyle. Artık kaynanamı sikme vakti gelmişti…

“Bacaklarını az aç!” dedim. Kaynanam dediğimi yaparken ben de yarağımı sıvazlıyordum. Dizlerimin üzerinde öne doğru kaydım biraz. Ellerimle göt yanaklarını ayırdığımda kaynanamın tıraşlı ve sulu amcığı çıktı ortaya. Zevk sıvılarının ıslattığı yarağımın kafasını amına değdirmemle birlikte kaynanam de,

“Uğhhhh…” diye ulumayı andıran bir ses çıktı. Yarağım ayrık duran amına girmeye başladığında inleme sırası bana gelmişti. Zevk iniltilerimin arasında yarağım gözden kaybolurken kaynanamın yanan amına giriyordu ağır ağır. Bu anda kaynanamın dolgun vücudunun elektrik çarpılmış gibi titrediğini görüyordum. Kalın belini tuttum, öne doğru biraz daha kaydığımda yarağım taşaklarıma kadar girmişti amına. Kaynanamın amı tamamen almıştı yarağımı. Kaynanamın amı genç bir kızınki gibi dardı. Yarağımı yavaş hareketlerle amına sokup çıkarıyordum. Kaynanamın amı yarağımı içinde sıkıştırıyordu sanki.

“Ohhh, sik, sik, uhhh, sik, daha çok, sik, kökle, kökle, kökle…” diye diye söyleniyor, inliyor, beni gaza getirmeye çalışıyordu. Yarağımın üzeri amında gide gele koyu kıvamlı bir sıvıyla kaplanmıştı. Kaynanamın amının zevk sıvılarıydı bunlar ve yarağım içinde gidip geldikçe daha da sulanıyordu amı. Hareketlerimi hızlandırmaya başladığımda kaynanamın iniltileri aynı oranda artmaya başlamıştı. Durmadan,

“Sik, sik, daha çok, sik…” demeye devam ediyordu.

“Amın daracık, genç kız mısın sen, ha, dapdar amın var, babam hiç mi sikmedi seni, ha, söylesene, hiç mi sikmedi?” diyordum aldığım zevkle. Amının böylesine dar olmasını anlayamıyordum. Daha da hızlanmaya başladığımda kaynanamın göt yanakları löpürdemeye başladı. Kasıklarım ve taşaklarım çarptıkça şiddetli ses patlamaları oluşuyor, büyük ve boş odanın içini çınlatıyordu. Karyoladan da sesler gelmeye başlamıştı bu arada. “Ahhh, ahhh, ayyyy, ahhhh…” sesleri kaynanamın ağzından sanki bir şarkı söylüyormuşçasına çıkıyordu. Göt yanakları ve belinin yağlı, kalın etleri suyun dalgalanması gibi dalgalanıyor, sallanıyordu. ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri terlemiş kasıklarımızın çarpışmasından çıkan bir nağme gibi yayılıyordu odada.

“Özledin mi yarak yemeyi, ha, söylesene, özledin mi?” diyordum dişlerimi sıkarak. Aldığım keyifle bütün her yanım uyuşmuş, gıdıklanıyor gibiydim. Kaynanamın soruma cevabı iniltili sesiyle uzun bir,

“Eveeettt!” oluyordu her seferinde. Kaynanam yarak yemeyi özlemişti ve ben de onun bu özlemini gideriyordum. Kaynanamı sikmenin ayrıcalığını yaşıyordum aynı zamanda. göt deliğine sağ elimin başparmağını bastırdım. İlk boğumuna kadar girdiğinde kaynanamdan hırıltıyı andıran sesler çıkmaya başladı. Sol elim belinde, göt yanaklarında, kalçalarında geziniyordu. Kaynanamın inlemeleri her geçen saniye çoğalmaya, küçük birer çığlığa dönüşmeye başlamıştı artık. Harika bir sikiş ziyafeti çekiyordum 52 yaşındaki kaynanamla. Aldığım zevkle daha hızlı ve daha güçlü pompalamaya başladım. Kaynanam yatağın üzerindeki ellerini iki yana daha çok açarken belini de indirdi bu sırada. Benim için en uygun pozisyonu ayarlamaya çalışıyordu sanki. Parmağımı çıkardım göt deliğinden. Deliğin ağzı küçük bir madeni para kadar açık haldeydi şimdi. Yarağım amının en diplerine, derinlerine girip çıkıyordu hiç durmadan. Bir ara boşalacak gibi oldum. Hemen çıkardım yarağımı. Kaynanam,

“Geldin mi yavrum?” diye sordu başını yana doğru çevirerek.

“Yok, daha değil, biraz bekle!” dedim. Yarağımı tutup göt yanaklarına ve göt deliğine sürttüm. Kaynanam kendisini götünden sikeceğimi sandı bu sırada ve

“Arkadan olmaz yavrum, arkadan olmaz!” dedi heyecanlı bir sesle. “Tamam tamam, korkma!” dedim gülerek. İçerinin serinliğine karşın terlemiştim. Göğsüm ve karnım terden ıslanmıştı. Aynı şekilde kaynanamın göt yanakları ve beli de ıslanmış, loş karanlıkta parlıyor gibiydi. Bembeyaz göt yanakları ve kasıkları kızarmıştı. Kısa duraksama boşalmama engel olmuştu. Yarağımı sıvazladım, üzeri vıcık vıcık olmuştu. Kaynanamın amının yoğun sıvılarına benim zevk sıvılarım karışmıştı. Amına sürttüm yarağımı tekrar sokmadan önce. Kaynanam bundan çok memnun kalmıştı.

“Az öyle yapsana!” deyince,

“Hoşuna mı gitti?” dedim. Kaynanam bana cevap vermek yerine sol dirseğini yatağa dayayarak destek alırken sağ elini alttan amına attı. Parmakları amının üzerindeydi, yarağımın kafasına değdiriyordu bu arada. Kaynanamın sikilmeye olan açlığı ortaya çıkıyordu bu hareketleriyle. Amının sarkık, etli dudaklarına sürtüyordum yarağımı. Kaynanamsa hızlı hareketlerle amını ovalıyordu. Bu sırada inlemeyi de ihmal etmiyordu. Sonunda amı yeniden kıvama gelmişti. Sonra elini amından çekti ve yeniden iki eliyle yataktan destek alarak doğruldu. Ellerini iki yana açarken amına sokmaya başladım yarağımı. Kısa sürede amıyla bütünleşmişti yarağım. Bir süre o halde kaldım. Derin derin birkaç nefes aldım. Bu sırada kaynanamdan,

“Sik, sik, daha çok, daha çok!” sözleri çıkmaya başlamıştı yine. Ellerimle belini kavradım ve yarağımı çıkardım yavaşça amından. Sonra da büyük bir güçle soktum amına. Kaynanamdan,

“Iğhhh…” diye küçük bir çığlık çıkarken yarağımı yeniden yavaş yavaş çıkardım. Ardından yeniden büyük bir güçle soktum. Kasıklarıma kadar girmişti yarağım ve birkaç saniye bekledim o halde. Yavaş hareketlerle yarağımı amının içinde oynatırken kaynanam,

“Uhhhh, uhhhh, çok güzel, çok güzel…” diyordu inilti sesleri eşliğinde. Kısa bir süre devam ettim bu hareketlerime. Ardından hızlı hızlı sikmeye başladım. Terli kasıklarım, taşaklarım çarptıkça göt yanakları deli gibi löpürdüyor, titriyordu. Karyoladan gelen gıcırtılara kaynanamın inlemeleri, benim zevk sözcüklerim, sikişimizin sesleri karışıyordu. Artık sona doğru yaklaşıyordum. Daha fazla kendimi kasmama gerek yoktu. Hem dayanacak, sabredecek gücüm de kalmamıştı. Kaynanamın beline doğru inen bluzunu sıyırdım yukarı. Öne doğru eğildim ve deli gibi sallanan iri memelerini kavradım ellerimle. Onları sıkıp yoğururken daha güçlü şekilde pompalıyordum. Boşalmaya yaklaştıkça hareketlerim hızlanmıştı. Kaynanamın memeleri ellerimin arasından kurtulmaya çalışıyor gibiydi. Avuçlarımdan taşıyordu, onları tutmakta güçlük çekiyordum.

“Sik, sik, kökle, daha çok, kökle, sik, ohhh, sik, ahhhh…” kaynanamın durmadan çıkardığı sesler, söylediği sözler beni daha da gaza getiriyordu. Var gücümle sikiyordum kaynanamı. Sikişmenin şiddetiyle başından çıkarmadığı türbanın uçları oluşan rüzgârda sallanıp duruyordu. Derken daha fazla gidecek, kökleyecek gücüm, takatim kalmadığında deli gibi boşalmaya başladım. Ellerim kaynanamın memeleriyle doluydu, yarağımsa onun amını dolduruyordu. Boşalırken de yarağımı sokup çıkarmaya devam ettim amına. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Yüzümün terden sırılsıklam olduğunu biliyordum. Göğsümün kılları sanki banyodan yeni çıkmışım gibi ıslak bir haldeydi. Kaynanamın bembeyaz göt yanakları nar gibi olmuştu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Kaynanamın de benden farkı yoktu bu konuda. Aldığı güçlü nefeslerin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Saniyeler sonra kendime gelirken kaynanamı kendime doğru çektim. Ellerini çekti yataktan ve dizleri üzerinde doğruldu. Yarağım halen amındaydı. Yumuşacık ipek gibi türbanı yanaklarımı okşarken omuzlarını öptüm. Koca memelerini avuçlayıp sıkıyordum yine. Deli gibi boşalmış, müthiş keyif almıştım.

“Harikasın anne , fena boşalttın beni!” dedim memelerini hamur gibi yoğururken. Memelerindeki ellerimi tuttu sıkı sıkı,

“Geldin mi yavrum?” dedi nefes nefese kalmış halde.

“Geldim, hem de çok pis geldim!” dedim ve yine çıplak omuzlarını öptüm uzun uzun. Tuzlu terini emdim. Üzerinden halen parfümün güzel kokusu geliyordu. Kaynanamın yaşına rağmen daracık amı yarağımı sıkıyordu bu halde. Biraz öne doğru eğildi kaynanam. ellerini koydu yeniden yatağa. O böyle yapınca çıkardım yarağımı amından. Yarağım sırılsıklam bir haldeydi. Sırtüstü bıraktım kendimi yatağa. Kaynanam de ahlayıp ıhlarken yanıma uzandı. Sağ elini yarağıma attı,

“Hoşuna gitti mi?” diye sordu.

“Çok, çok mutlu ettin beni!” dedim. Sonra da,

“Senin hoşuna gitti mi?” diye sordum.

“Çok gitti yavrum, onca zaman sonra ilaç gibi geldin vallahi. Sümeyye senin için az bile demiş, bu işleri iyi biliyorsun!” dedi dudaklarını ısırarak.

“Sümeyye sana anlattı mı bütün olan biteni?” diye sordum bu sözlerinden sonra.

“He ya anlattı. Biraz sıkıştırınca herşeyi. Seni, senin ortağı.” diyerek yanıt verdi. Bir süre sessiz kaldık.

“Kızlarım mı daha çok hoşuna gitti, ben mi?” diye sorduğunda, “Niye sordun?” dedim.

“Hiç, öyle merak ettim işte!” dedi yarağımdaki elimi göğsümde gezdirmeye başlarken.

“Analı kızlı üçünüzde çok iyisiniz! Kızlarının kime çektiği belli.” dediğimde başını kaldırdı birden ve sinirlenmiş gibi bir ifade takındı. “Seni eşşoğleşşek ne şiş yansın ne kebap misali cevap veriyorsun!” dedi ve sonra da gülmeye başladı.

“Ne yapayım anne, mecburen orta yolu bulmam lazım!” dedim. Kaynanamın gülmesi bitince,

“Ben banyo edecem yavrum!” diyerek kalktı.

“İyi, tamam!” dedim ve kalın yorganı çektim üzerime. Kaynanam banyoya geçerken boşalmanın verdiği rehavet ve yorgunlukla gözlerimi kapayıp uykuya daldım. Ancak 10-15 dakika kadar sonra kaynanamın,

“Bekir, hadi kalk git yıkan, öyle yatma, git yıkan aslanım, su sıcak, hadi git yıkan!” demesiyle uyandım. Kaynanam karşımda çırılçıplak bir haldeydi. Başındaki türbanı da açmıştı. Saçlarını omuzlarına kadardı. Ve ıslak saçları kumral değil kestane rengiydi. Sonra kaynanam dolaptan beyaz şifon eşarpla başını örttü. Bu haliyle çok ilginç görünüyordu kaynanam. Yatmaya devam ettiğimi görünce,

“Hadi oğlum git yıkan, durma öyle cenabet cenabet. Su akıyor sıcak sıcak. Havlu da var, sabun da git yıkan hadi! Ham baban gelir. Yakalanmayalım böyle.” dedi.
Publié par girl_hunter
il y a 2 ans
Commentaires
ou pour publier des commentaires