Karımın Ölümünden Sonra Yoldan Çıktım! (2)

Sabah erkenden kalktım. Bir bakire sikmek bana yaşam enerjisi vermişti adeta. Yalımın korusunda bir koşu yaptım. Artık kendime daha çok dikkat etmem lazımdı. İş üstünde kalpten gitti Hüseyin dedirtip torunlarımı rezil etmek istemiyordum. Karım öldüğünden beri bıraktığım koşulara ve fitnes salonumdaki ağırlık çalışmalarına geri dönmeliydim. Koşudan sonra muhasebecim Gökhan'ı arayıp, Tekin'e göndereceğimiz parayı bloke etmesini söyledim.

Kahvaltımı kayıkhanede ederken, kahyam Ömer bir şeyler söylemek istiyor gibi bakıyordu. "Hayırdır, ne oldu Ömer?" dedim. "Beyim, benim kızım Leyla bitirdi hukuğu sayenizde, iş arıyor, 3 aydır bulamıyor. Bir desteğiniz olur mu diye soracaktım?" dedi. Kahya tek kızını Anadolu'da okutmuştu. Kızını en son geçen sene görmüştüm. Kapalı, uzunca bir kızdı hatırımda kalan. "Ömer saçmalama, ara gelsin bugün ofisime, konuşalım, bizim şirketin hukuk departmanına girsin!" dedim. Gözleri parladı Ömer'in. O sırada Tekin'den telefon gelince kahyayı dışarı gönderdim.

Tekin, "Para gelmemiş..." deyince, "Ulan pezevenk, dün benim seks kasedimi mi çekmeye çalıştın? Siktir git, sana para falan yok!" dedim. Tekin, "Öyle bir şey yapmadım... Kanıt olmadan suçluyorsun..." dedi. "Bekle sen amına koduğumun çocuğu, ben senin ne mal olduğunu bilmiyor muyum!" deyip telefonu kapattım. Sekreterim Gülper'iyi aradım, "Bana Tekin'in borçlu olduğu tüm işleri toplayın, ne borcu varsa bana devredecek o alacaklılar!" dedim. Ardından şirketin güvenlik müdürü Tayfun'u aradım. Durumu anlattım. İlayda'yı işin içine karıştırmadan oteldeki pezevengi bulmasını ve otelde o odayı gören kamera kaydını istedim. Tayfun, "Akşama kadar hallederim!" deyip kapattı.

Şirkete gittim. Gülperi yine melek gibi giyinmişti. Mavi bir etekle pembe bir bluz vardı üstünde. Odama geçtim, bugün olacak İngiliz ortağımla görüşmeye hazırlanıyordum. Melike aradı, "Hüseyin baba, bugün bir ara şirkete gelsem konuşabilir miyiz?" dedi. Tekin götü kızını araya sokmaya çalışıyordu. "Olur, akşam saat 7-8 gibi gel!" dedim.

İngiliz ortağım Richard gençliğimden tanıdığım biriydi. Babam vefat etmeden önce İngiltere'de yaşıyordum ve Richard'la o zamanlar çok yakındık. Toplatıya Richard'ı beklerken, mavi gözlü, bembeyaz tenli, 25 yaşında bir kızla, kısa boylu bir adam geldi. Tanıştık, Richard'ın kızı Sarah imiş. Babasının son dakika bir sağlık sorunu yaşadığını, kendisinin kocası Zack ile beraber bu işe bakacağını söyledi. Canım sıkılmıştı, çok büyük işti, böyle büyük bir işi 25 yaşında birine vermek riskti.

Onların ekibiyle benim ekibim sunum yaparken, Sarah ile kocasının arasındaki gerilim hissedilir seviyedeydi. Tartışmaya başladılar. Önce iş hakında İngilizce başlayan tartışma sonra İrlandacaya döndü. Ben de az buçuk anlardım İrlandaca. İş hakkında başlayan tartışma birden yatak odası tartışmasına dönüşmüştü. Olay fiziksel itişmeye geçince ben hemen Zack'ı ve Sarah'ı farklı farklı odalara aldırdım. Bu iş görüşmesi resmen fiyaskoydu. Amına koduğumun Richard'ı, senin sağlık sorununu sikeyim, iş batmıştı nerdeyse. Bizim ekibe, "Her ihtimale karşı iş iptalmiş gibi düşünün ve B planımız olan şirketle temasa geçin!" dedim.

Sonra da Sarah'la konuşup, babasının beni aramasını, kendisi gibi toy birini muhattap almayacağımı söyledim. Kocasıyla olan fiziksel itişmeden sonra gözleri dolmuştu. Birden ağlamaya başladı. Evliliklerinde sorunlar olduğundan bahsetti. Öğle yemeği saati gelmişti, Sarah'a baş başa yemeğe çıkmayı teklif ettim. Gittiğimiz restoranda, ona evliliğin karşılıklı anlaşıyla mümkün olduğunu öğütlüyordum ki, çatalını tabağına fırlatıp, "Mikro penisiyle ne anlayışı bekliyor o ibne herif?" dedi. Şaşırmıştım. Ben halen kızın evliliğini kurtarmak için konuşmaya çalışırken, lafımı kesip, "Hüseyin bey, siz babamın çok eski dostusunuz, ben doğmadan siz Türkiye'ye yerleştiniz, ben bu gibi durumları ilk defa yaşamıyorum, boşanma davamızı babam araya girip 4 kere geri çektirdi. Babam damadını çok seviyor!" dedi.

Tahmin ettiğim şeydi galiba. Richard bir homoseksüeldi ve Zack'la bir ilişkisi vardı muhtemelen. Richard'ın homoseksüel olduğunu İngiltere'deyken anlamıştım, zamanında bana bile yürümüştü, ama ilgim olmadığını fark edince vazgeçmiş, çok iyi iki arkadaş olmuştuk. Karısıyla da babasının zorlamasıyla evlenmişti zamanında. Hep bu kimliğini saklamak zorunda kalmıştı. Ama anlaşılan Zack'la olan ilişkisini devam ettirmek için kızının hayatını yakmaktan geri kalmamıştı. Sarah'a telefon numaramı verip, Türkiye'den ayrılmadan bir ihtiyacı olursa aramasını istedim. Ofise döndüm.

Sonra şirketin güvenlik müdürü Tayfun aradı. Otel yönetimini emniyet aracığıyla zorlayıp kamera görüntülerini incelemiş. Tekin'in bir odaya bir kamera ile girdiği görülüyormuş. "Görüntülerin CD'sini bana getir bırak!" dedim. Gülperi de sabah verdiğim Tekin'in borçlu olduğu tüm şirketlerden senet alma işini halletmişti.

Derken, kahyam Ömer'in kızı Leyla geldi. Çocukken benim oğlanlardan bile uzundu, şimdi ise 1.90 boyu var gibiydi. Hoşbeşten sonra diplomasına filan bakıyordum. Uyduruk bir üniversiteden mezundu, ortalaması bile eh işteydi. Kahyamın kızı olmasa işe filan almazdım da, neyse. Bizim hukuk departmanına yolladım. Yarım saat sonra Leyla tekrar yanıma geldi. Daha yeni işe alınmıştı, ama ağzından avans lafı döküldü. "Durun Leyla hanım, daha işe bile başlamadınız, ne avansı?" dedim. "Peki bana borç verseniz? Maaşımı alınca öderim!" dedi. Hiç hoşuma gitmemişti bu iş. Maaşının yarısı kadar para çıkarıp verdim ve "Bir sıkıntın mı var?" diye sordum. "Yok, şu an biraz sıkışığım sadece..." dedi. Teşekkür edip kapıya yöneldi. Tuhafıma gitmişti.

Başıma bela almış olmayayım bu kızı işe alarak diye düşünürken, Tayfun girdi içeri. Leyla odamdan çıkarken, Tayfun iyice bir süzdü kızı, sonra da, "Bu huri kim, devlet gibi kız?" dedi. "Tayfun, o bizim Ömer'in kızı, bulaşma!" dedim. Tayfun, "Ömer gibi itten böyle kız doğar mı lan?" dedi, güldük. Hoşbeşten sonra otelin CCTV kayıtları olan CD'yi verdi. "Pezevengi de araştırıyorum, bir şey çıkarsa ararım! Başka benlik iş var mı?" diye sordu. Leyla'nın avans istemesinden bahsettim. Tayfun'un da tuhafına gitmişti, "Ona da bakarım!" deyip çıktı...

Akşam olmuştu, iş açısından fiyasko bir gündü. Bu stresi iyi bir seksle atarım deyip İlayda'yı aramayı düşündüm. Ama eğer hergün İlayda'yı sikersem beni parmağında oynatabilirdi. Aklıma İlayda'nın icralık evleri geldi. İcra işlerine bakan bir tanıdığımı arayıp bilgi edindim. Evin fiyatı kelepir bile denebilirdi. Muhasebeye bilgileri verdim en kısa sürede halledin dedim. İlayda'yı bir sonraki sikmeye gidişimde tapuyla gidecektim...

Gülperi de çıkınca ofiste yalnız kaldım, saat 8'e geliyordu. Melike geldi bir süre sonra. Siyah mini bir etekle dekolteli bir üst bluz giyinmişti. Konuya ben girdim, "Babanın borçları için geldinse, o konuyu ben hallettim, para vermektense piyasadaki senetlerini topluyorum!" dedim. Para vermekten vazgeçtimi öğrenince şaşırdı. Yeni haberi olmuştu sanırım. Melike bir şey demeyince, "Sorun o değilse ne Melike?" dedim. "Hüseyin baba, biliyorsun oğlun öldüğünde biz daha gerdeğe girmemiştik, ben halen bakireyim. Ama artık dayanamıyorum, ya bana bir kısmet bulun evleneyim, ya da ben kendi ihtiyaçlarım için bir jigolo tutacağım!" dedi.

Bizim çevrede kadınların jigolo tutması yaygın olsa da, o anda sinirim tepeme çıkmıştı. Kolundan tutup, "Ne jigolosu, sen beni rezil mi edeceksin, orospu mu olacaksın başıma? Valla oğlumun emaneti demem sıkarım kafana, benim bir adım var! Kısmet istiyorsan gidersin babanla istersin, ama ben gavat değilim! O üstüne yaptığım tüm hisseleri de geri vereceksin. O hisseler senin jigoloyla veya yeni kocanla yemen için sana verilmedi. O kadarla da bırakmam, babanın borç senetlerini veririm bir mafyaya, dımdızlak bırakırım seni o pezevenk babanla! Siz bela mısınız, dün bir bugün iki!" diye bağırdım.

"Bırak kolumu, canım acıyor!" diyordu. O kadar sinirlenmiştim ki, aynadan gözümün kanlandığını gördüm. Neden bu kadar sinirlendiğime anlam bile verememiştim o an. Kolunu bırakınca kolunu morarttığımı gördüm. Yaptığım şeyi görünce sinirim yerini mahcubiyete bıraktı. Melike ağlayarak, "Dayanamıyorum, lütfen Hüseyin baba, bana yardım et. Kapıcı bir yandan, üst komşum bir yandan sıkıştırıyor, ne olur yardım et, namusumu iki paralık etmek istemiyorum ben, ama içimde bir kor var!" dedi.

Özür dileyip ayağa kaldırdım, sarıldım. Oğullarımın ölümünü duyduğum andaki gibi yüreğim sıkıştı. Koltuğa zor oturdum. Melike halimi görünce endişe ile bir bardak su getirdi. Yanıma oturunca elim Melike'nin süt gibi olan bacağına değdi. Ateş gibiydi. O an gözyaşıyla ıslanmış simsiyah gözleriyle öyle bir baktı ki, bende artık kayış koptu. Elimdeki bardağı bırakıp, üstündeki bluzu yırttım, sütyen üstünden göğüslerine saldırdım. Önce itmeye çalıştı beni 2 saniye kadar, ama o da dayanamamış kendini bana bırakmıştı. Dudaklarına yapıştım. Bir yandan gömleğimi çıkarmaya çalışıyor, bir yandan dudaklarını öpüyordum. Sikim vücudumun ve beynimin kontrolünü ele geçirmişti.

Masanın üstünde ne varsa hepsini yere attım, onu masaya yatırdım. Eteğin fermuarını açamıyordum. Masadan düşen makas gözüme ilişti, alıp eteği kesmeye başladım. Bir yandan elimle amına ulaşmaya çalışıyordum, ama bacaklarını kilitlemişti resmen, ulaşamıyordum. En sonunda eteğini kesmiş, külotlu çorabını parmaklarımla parçalamıştım. Siyah külodu üstünden amına ağzımı dayayıp, parmağımla klitorisini okşamaya çalışıyordum. Bacakları gevşemeye başlamıştı. Ona, "Melikem, ne istiyorsan ben yaparım, başkasına gerek yok, senin ateşini biri söndürecekse ben söndüreceğim!" dedim.

Ayağa kalktım, ofisimin kapısını kilitledim. Melike'yi kolundan tutuğum gibi dinlenme odasına soktum, kanepenin üzerine yatırdım. Güçlendirici haplardan birini içtim. Gömleğimi tamamen çıkardım. Bacaklarından tutup kanepenin ortasına çektim. Elimi amına atınca nemlendiğini fark ettim. Zevk alıyordu. Ağzımı tekrar amına dayadım, parmaklarımla külodunu yana çekip yalıyordum. Melike halen kendini kasıyordu, bacakları halen kapalıydı, ama yavaş yavaş gevşiyordu. Bir süre sonra tamamen bacakları gevşemişti. 5 dakika sonra titremeye başladı. "Hüseyin babaaaa!" diyerek orgazm olmuştu. Amı o kadar güzel ıslanmıştı ki, orgazm olduktan sonra titreyen am dudakalarını bir süre izledim.

Bu uyuşmasını fırsat bilip onu tamamen soydum. Memeleri büyüktü, dekolteden bellli olduğu gibi. Dudaklarını öpmek için hamle yaptım, yüzünü çevirdi. "Melikem sen yalvaracaksın öp beni diye, içime gir diye, görürsün!" dedim. Tekrar amına yumuldum. O kadar uzun süre yaladım ki, ağzımın tadı değişmeye başlamıştı. Melike'den inleme haricinde ses çıkmıyordu. Yorulsam da devam ettim. Elini başımın üstünde hissedince, oldu bu iş dedim, daha hırsla şap şup yalamaya devam ettim. Melike, "Hüseyin baba, Hüseyin baba!" diye inliyordu. Titreyerek bir kere daha orgazm oldu. Artık bende dilimi hareket ettirecek hal kalmamıştı. Ofisime geçip dolaptan su aldım.

Dinlenme odama geri geldiğimde Melike sadece tavana bakıyordu. Yanına oturdum, sadece üstüm çıplaktı. Eğilip sol memesini yalamaya başladım. İrkildi, odaya girdiğimi fark etmemiş gibiydi. "Melikem, seni kimselere bırakmam, sen artık benim karım olacaksın, biz kader ortağıyız!" dedim. Melike, "Bir şartla olur, beni hamile bırakmalısın, bir çocuk istiyorum!" dedi. Dünyalar benim olmuştu. Yüzünü okşayıp, "Melikem ne istersen o olacak!" dedim. Eğilip dudaklarını öpmeye başladım. Çok acemiydi, dilimi ağzına sokunca ağzını kaçırmaya çalıştı. Bırakmadım. Israrımı anlayınca kendini bana bıraktı. Pamuk gibi elleriyle kıllı göğsümü okşuyor, uzun siyah ojeli tırnakları derimde ince izler bırakıyordu.

Dudaklarımız ayrıldığında, Melike, "Çok susadım!" dedi. Yarım şişeyi verdim. O suyu yudum yudum içerken, ben boynunu yalıyor, siyah saçlarından gelen kokuyla mest oluyordum. Ayağa kalktım. Pantolonumu çıkardım, sikim donumun içinde bayrak direği gibi dimdikti. "Hüseyin baba, bakabilir miyim?" diye sordu o ince sesiyle. "Tabi bakabilirsin Melikem, ama artık ben senin baban değilim, erkeğinim, kocanım, sevgilinim!" dedim. Az önce ağzımla orgazm etmiştim, ama halen o masum utangaçlık vardı üstünde. Donumu aşağı indirince ben bile şaşırdım. Hiç bu kadar kalktığını görmemiştim. Kendi yarağımdan korktum desem yeridir. Melike daha da tedirgin olmuştu.

Elini tutup, "Elle onu, öp onu!" dedim. Ellerken yüzü iğrenir gibi oldu. "Senin ateşini o söndürecek!" dediğimde yüzüne kararlı bir tutum yerleşti Melike'nin. Aniden eğilip, önce öptü, sonra başını ağzına aldı. Boşalacak hale gelmiştim. Tekin piçinin yaptığını aklıma getirmeye çalıştım, daha uzun süre dayanmam lazımdı. Bu gece Melike'yi ne kadar iyi sikersem, o kadar çok bana tekrar gelirdi. Yarağımın başındaki zevk suyu rahatsız etmiş olacak ki, ağzını aniden çekip yandaki çiçeğin saksısına tükürdü, suyla ağzını çalkaladı. Dün gece İlayda'nın saksosundan sonra hayal kırıklığıydı. Bırak daha döllerimi yutmayı, yarağımın yarısını bile ağzına almamıştı. Harbiden karşımda Sıfır cinsel tecrübesi olan bir bakire vardı.

Eğildim, amını yalamayı düşünüyordum. Ama kanepenin amına denk gelen kısmını sırılsıklam görünce tekrar doğruldum. Melike merakla bakıyordu. Yarağımı amına hizaladım. Dün İlayda'ya yaptığım gibi tek seferde girersem kızı cinsellikten soğuturdum. Çok cahildi çünkü Melike. O acı zevkin önüne geçmemeliydi. Hafif hafif yarağımın başını amına sürtmeye başladım. Melike inliyor, kanepenin döşemesini çekiştiriyordu. "Melikem, önce acıyacak biraz, ama sonra bulutların üzerine çıkaracağım seni!" dedim. Başını hafif hafif sokmaya başladım, aniden kendini kastı Melike. Bunu fark edince elimi memelerine atıp okşamaya başladım, gevşiyordu biraz. Yavaş yavaş sikimi sokmaya devam ettim. Sikim sanki bir yere takıldığında doğru yerde olduğumu anladım. Eğilip, "Birazdan kocan olacağım!" dedim ve dudaklarına yapışıp abandım. Çığlığını ağzıma hapsetmiştim.

Kollarını boynuma doladı, gözleri kısıktı. Biraz daha abanmaya çalıştım. Yarağım artık ilerlemiyordu, dibini bulmuştum. Biraz git gel yapıp yarağımı çıkardım, kanı sildim. Tekrar içine giriyordum ki, Melike titremeye başladı, sikimi adeta sağıyordu amı. Kendi kendime (Tutmam lazım, boşalamam daha!) deyip durdum. Melike yine kanepeye yığıldı. Yarağımı yavaş yavaş geçirdim amına. Dardı ve çok sıcaktı. Git gele başladım. Melike'nin sesi soluğu kesilmişti. Benimse ne bacaklarımda derman, ne kolumda güç kalmıştı. Uzanıp kanepenin başına elimle dayandım, bir bacağını omzuma aldım. Sert sert sikmeye başladım. Her ittiğimde memeleri oynuyordu...

Sonlara geliyordum. Yarağımı sertçe dibine kadar soktuğumda Melike öyle bir çığlık attı ki, gece olmasaydı rezil olmuştum tüm şirkete. Boşalamaya başladım, ama döllerim sanki yarağımın deliğinden çıkamıyordu. Yarağımdan çıkamayan döller canımı yakmaya başlayınca, Melike gevşesin diye baldırını çimdikledim. Melike'nin bu çimdikle amı da gevşemişti. Döllerim rahat rahat amına akmaya devam etti.

Ayağa kalkacak derman kalmamıştı. Halen vücudunda bazı kasları istemsizce titreyen ateş parçası Melike'min üstüne yığıldım.
Publié par girl_hunter
il y a 2 ans
Commentaires
2
ou pour publier des commentaires
girl_hunter
à Gizliduygular86 : Böyle daha iyi bence babası sunsa .. adamın eline koz geçerdi (:
Répondre Afficher le commentaire original Masquer
Melike’yi babası sunsaydı daha ateşli olmaz mıydı ? 
Répondre